-
1 ödünç para
-
2 ödünç para
n. loan* * *loan -
3 ödünç para isteği
demand loan -
4 ödünç
1. озвонч. -cüзаём, ссу́даödünç almak — брать взаймы́ (деньги и т. п.)
2. озвонч. -cüödünç vermek — дава́ть взаймы́
дава́емый / предоставля́емый взаймы́ödünç benzin — бензи́н, предоставля́емый взаймы́
ödünç para — де́ньги, предоставля́емые взаймы́; де́нежная ссу́да
••ödünç yiyen kesesinden yer — посл. тот, кто ест в долг, тот ест из своего́ карма́на
-
5 ödünç
"lent, loaned; borrowed; on loan. - alan borrower. - almak /ı/ to borrow. - para loan; borrowed money. - veren lender. - vermek 1. /ı/ to lend (something). 2. to lend." -
6 demand loan
ödünç para isteği -
7 demand loan
ödünç para isteği -
8 loan
n. ödünç verilen şey, borç, ödünç para, borçlanma, ödünç verme————————v. ödünç vermek* * *1. borç ver (v.) 2. borç (n.) 3. ödünç ver (v.) 4. ödünç (n.)* * *[ləun] 1. noun1) (anything lent, especially money: I shall ask the bank for a loan.) borç para, kredi2) (the act of lending: I gave him the loan of my bicycle.) borç (verme), ödünç (verme)2. verb((especially American) to lend: Can you loan me a pen?) borç vermek, ödünç vermek -
9 prêt
Ipréparé, disposé hazır [ha'zɯɾ]◊Le repas est prêt. — Yemek hazır.
IIn m1 action de prêter ödünç verme2 argent ödünç para -
10 Darlehen
Darlehen <-s, -> ['da:ɐle:ən] ntödünç, ödünç para;ein \Darlehen aufnehmen/gewähren ödünç (para) almak/vermek, istikraz/ikraz etmek -
11 emprunter
-
12 долг
1) (обязанность) borc, vazifeнаш долг – хорошо учиться - yahşı oqumaq – borcumızdır2) (взаймы) borc, ödünçвзять в долг - ödünç para almaq, borcğa kirmek (almaq)быть в долгу - borclu olmaq -
13 prêter
v t1 fournir ödünç vermek2 accorder vermek, sağlamak♦ prêter attention à qqch bir şeye dikkat etmek3 prêter serment ant içmek4 attribuer biri hakkında konuşmak -
14 δάνειο
kredi, borç, ödünç para -
15 call money
vadesiz ödünç para -
16 avancer
Iv t1 mettre en avant uzatmak2 dans le temps öne almak3 önermek4 ilerletmek5 avancer de l'argent à qqn birine ödünç para vermekIIv i1 se déplacer ilerlemek2 ilerlemek3 ileride olmak4 passer, s'écouler geçmek◊Vite, l'heure avance ! — Çabuk, vakit geçiyor !
-
17 სესხი
i.ödünç, ödünç alma, kredi açma, emanet para -
18 ссуда
-
19 занимать
kaplamak,işgal etmek; almak,zapt etmek,işgal etmek; çalıştırmak,meşgul etmek; ilgilendirmek* * *I несов.; сов. - заня́ть I1) ( пространство) kaplamak; tutmak; işgal etmekзайми́ три ме́ста — üç yer tut
пло́щадь, занима́емая го́родом — şehrin kapladığı saha
статья́ займёт пять страни́ц — yazı beş sayfa tutacak
он занимал вон ту ко́мнату — onun odası şuydu
2) (должность, положение) olmakзанима́ть высо́кий пост — yüksek mevki sahibi olmak
он за́нял до́лжность / ме́сто дире́ктора — müdürün yerine geçti / yerini aldı
он недо́лго занима́л до́лжность дире́ктора — müdürlüğü uzun sürmedi
занима́ть пе́рвое ме́сто — birinci olmak / gelmek
занима́ть пе́рвое ме́сто в табли́це — cetvelde birinci sırayı tutmak
заня́ть второ́е ме́сто на стометро́вке — yüz metrede ikinci gelmek, yüz metrenin ikincisi olmak
3) almak; tutmak; zaptetmek; işgal etmek (захватывать, оккупировать) (savaşarak) geri almak ( отвоёвывать)заня́ть высоту́ — tepeyi tutmak
занима́ть высоту́ (удерживать) — tepeyi elinde tutmak
4) ( время) tutmak; almak5) ( давать занятие) çalıştırmak; istihdam etmek; meşgul etmekско́лько рабо́чих за́нято на э́том предприя́тии? — bu işletme kaç kişi çalıştırır / istihdam eder?
чем бы заня́ть дете́й? — çocukları neyle meşgul etsek?
6) ( интересовать) ilgilendirmekон за́нят то́лько собо́й — yalnız nefsini düşünür
7) ( развлекать) oyalamak••занима́ть умы́ — zihinleri meşgul etmek
занима́ть пози́цию — воен. mevzilenmek
каку́ю пози́цию он занима́ет в э́том вопро́се? — bu sorundaki tutumu nedir?
II несов.; сов. - заня́ть IIзаня́ть реши́тельную пози́цию — kararlı bir tutum takınmak
( брать в долг) borç / ödünç almakзанима́ть де́нег — borç para almak
-
20 ссужать
несов.; сов. - ссуди́тьborç / ödünç vermekссужа́ть де́ньги под проце́нты — faizle borç para vermek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ödünç vermek — birine geri alınmak üzere mal, para, eşya vb. vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
istikraz etmek — ödünç para almak, borçlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutuya bırakmak (veya koymak) — ödünç para almak için değerli bir şeyi rehin olarak vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ontucmak — ödünc para almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kredi açmak — 1) (birine) birine peşin para istemeden belirli bir ölçüye kadar mal vermeyi kabul etmek 2) (birine) ödünç para vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
MURABAHA — Bir malı kâr ile satmak. * Bir miktar ilâve ederek ödünç para alıp vermek. * Fâiz ile para alıp vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
mukriz — sf., esk., Ar. muḳriż Ödünç para veren, borç veren … Çağatay Osmanlı Sözlük
tahvil — is., Ar. taḥvīl 1) Devletin veya özel bir kuruluşun ödünç para almak için çıkardığı, yıllık faiz getiren yazılı senet 2) esk. Değiştirme, çevirme, döndürme, dönüştürme Birleşik Sözler devlet tahvili Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tahvil etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tefeci — is., tic. El altından yüksek faizle ödünç para veren kimse, faizci, murabahacı Silah zoruyla elde edemediğini bir tefeci taktiğiyle pişmiş armut gibi gövdeye indirmeyi umuyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortalık düzelmek — toplum içindeki karışıklık yok olmak, tedirginlik kalmamak, maddi durum düzelmek Ben de ödünç para bulsam hiç düşünmeden alırım. Ortalık elbet düzelir, öderim. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
DAYİN — Borç veren. Alacaklı. Ödünç para veren. (Bak: Dâin … Yeni Lügat Türkçe Sözlük